Salamis’te doğan Yahudi bir ailenin oğlu, St. Barnabas, Kudüs’te eğitim gördükten sonra Kıbrıs’a dönmüş ve Hıristiyanlığı yaymak için 45 yılında St. Paul ile çalışmaya başlamıştır. Bu faaliyetlerden dolayı vatandaşları tarafından öldürülüp cesedi denize atılmak üzere bir bataklığa saklanmıştır.
St. Barnabas’ın öğrencileri olayları izleyerek cesedi Salamis‘in batısında bir yeraltı mağarasına gömülmüş ve göğsüne de St.Mathews‘un yaptığı incilin kopyasını koymuşlar. Cesedin yeri bilinmediğinden uzun yıllar gizli kalmıştır. Daha sonra burası manastıra çevrilmiştir. Manastır 477′de inşası tamamlanmıştır.
Manastır bir kilise, avlu ile avlunun üç yanında bir zamanlar papazların yaşadığı odalardan meydana gelir. St. Barnabas kilisesinde çoğunluğu 18. yy’dan kalan zengin bir ikon koleksiyonu bulunuyor.

Kıbrıs ‘ta bulunan St. Hilarion kalesinin karşıdan görünüşüne hayran kalırsınız. Basamakları birer birer çıkarken tarihin derinliklerine gidersiniz. St. Hilarion Beş Parmak dağı üzerinde kurulan üç kaleden biridir. Bu üç kale arasında en batıda yer alır ve adada yer alan halkı Arapların olası akınına karşı korumak için inşa edilmiş bir eserdir.
Kıbrıs Lefkoşa’da bulunan ve muazzam görselliğe sahip olan Selimiye Camii, Kıbrıs’ın en gösterişli ibadethane konumundadır. Lüzinyan döneminde yani, 1209-1326 tarihlerinde gotik formunda inşa edilmiş ve zamanında katedral olarak kullanılan St. Sophia’ya Selimiye Camisi adı verilir ve Osmanlılar tarafından camiye çevrilmiştir. Daha sonra yapıya iki minare, bir minber ile bir mihrap ilavesi yapılmıştır. Lefkoşa Selimiye Camii’nin yapımına ise 1209 tarihinde Ayasofya kilisesi olarak başlatılmıştır.
Kuzey Kıbrıs’taki en önemli ve en özel ören yerlerinden birisi olan Salamis kenti 1952-1974 seneleri arasındaki kazılarla kısmen açığa çıkarılmış. 1974 senesinde kesilen kazı çalışmaları 1998 yılından beri Ankara Üniversitesi tarafından yeniden başlatılmış.
Avlunun yanındaki kilise manastırın en iyi şekilde durumda korunmuş kısmındadır. Ön yüzdeki İtalyan freskleri 15. yy’da yapılmışlardır. Kilise yapısı ise günümüzde çeşitli klasik müzik konserleri ile Bellapais Müzik Festivali kapsamındaki etkinlikler için kullanılan eşsiz bir salon bulunuyor. Manastırın yemekhanesi de Gotik sanatın eşsiz örnekleri vardır. Orta avlunun doğusunda rahiplerin iş odaları ile meclis odaları yer alır.
Namık Kemal Meydanı‘nın batısında yer alan Venedik Sarayı’nın avlusunda yer alan, dikdörtgen planlı ve iki katlı bir yapıdan oluşuyor. Tek olan hücrenin kapısı Venedik Sarayı’nın avlusuna açılır. Üst kattaki dikdörtgen planlı odanın önünde bir şahin bulunuyor.
Kıbrıs ’ta kesinlikle görülmeden gidilmemesi gereken yerlerden bir tanesi ise Mavi köşk’tür. Gözleri büyüleyen mimarisi ile ilginç hikayesiyle sizlere köşkü tanıtmaya çalışalım. Mavi Köşk bir müze olarak TSK’nın himayesinde yerli ve ya yabancı turistlerin ziyaretine açık tutuluyor. Zaman şartlarına göre oldukça lüks şekilde dizayn edilmiş olan köşkün muhteşem sayılabilecek bir havuzu vardır.
Lüzinyanlar zamanında 1298 – 1312 yılları arasında inşa edilmiş yapı, tüm Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapılarından biridir. Lüzinyan kralları öncelikle Lefkoşa’da St. Sophia Katedrali’nde Kıbrıs Kralı sonra ise Mağusa’da St. Nicholas Katedrali‘nde Kudüs Kralı olarak taç giyilmektedir. 1571 senesinde cami haline getirilene kadar bu törenler yapılırmış.
Kıbrıs’ta bulunan Kapalı Maraş mevkisin Askeri bölgede, askerin kontrolündedir ve sivillerin girişine izin vermemektedir. İnternette mevkiinin bazı çevredeki binalardan uzaktan çekilmiş eski ve ya yeni halinin fotoğraflarını kolaylıkla bulunabiliyor. 1974 senesinde Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında kapatılmış ve sivillerin girişi tamamen yasaklanmış bir mevkiidir.
St. Mamas manastırının hemen yakınında yer alıyor. 1974 yılından önce ise metropolit binası olarak kullanılan bina 1979 senesinden beri Doğa ve Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Zemin katta Kıbrıs adasına özel, çeşitli doldurulmuş hayvanlar sergileniyor. Üst katta ise arkeoloji salonları yer alıyor.
Tarihi net değil ancak onuncu yüzyıldan beri Girne‘de yerleşim olduğu tahmin ediliyor; fakat şimdiki Girne Limanının büyük bir kısmı Venedikliler tarafınca şekillendirilmiş. 1489’da adanın hakimiyetini ele geçiren Venedikliler ise Osmanlı imparatorluğuna karşılık savunma önlemleri almaya başlamıştı ve Girne limanı adanın en önemli limanı olmakla birlikte ana karaya çok yakın olması sebebiyle Girne kalesi ile savunmasının arttırılmasının planlandığı düşünülmüştür.
Osmanlı döneminde yapılmış olan Büyük Han, tarih boyunca değişik amaçlarda kullanılsa da günümüzde eli işi ürünlerin satıldığı, cafelerin ve festivallerin düzenlendiği bulunduğu gözde bir han olarak bütün ihtişamı ile gelenlerini ağırlamaktadır.
Kıbrıs’ta bulunan Barbarlık Müzesi başkentte yer almaktadır. Barbarlık Müzesi tek katlı bahçeli ve köşede yer alan küçük bir sevimli bir ev olarak konumlandırılmıştır. Müzede bulunan fotoğraflar Rumların 21 Aralık 1963’teki katliamlarıyla Kıbrıslı vatandaşlarımızın şehit edilişlerini ve bu insanların hayatlarının yakılıp yıkılışını günümüze getirmektedir.
Güzelyurt yani Morphou ismi ile bilinen kent merkezinde yer alan manastıra ait kilise orjinalde bir Bizans yapısı olup zaman içinde pek çok değişiklik geçirmiştir ve son halini ise 18. yüzyılda almış.
Ticaretin merkezinde bir ada olduğu için tarih boyu korsanlar ve savaşlar eksik olmamış. Bundan dolayı dönem dönem eklemeler ve güçlendirmeler ile bu gün oldukça büyük bir kale halini almış.


